Akademisyenlerin konuşmaktan hoşlanmadıkları ama bazı bireylerin kavgayı neden seçtiklerini açıklayan küçük kirli bir sırrı var.
Bazı insanlar, özellikle erkekler, kavgadan ve hatta öldürmekten hoşlanır. Her ne kadar bazıları öyle olsa da, kavgadan hoşlanan insanların tümü psikopat olmak zorunda değildir. Ancak bazı insanlar hem diğerlerine karşı fiziksel şiddete yönelir, hem de saldırgan olmak için dahili ödüller edinirler ve bunu giderek artan bir şekilde ölçebiliriz. Çoğu uluslararası ilişkiler araştırması insanları kavgaya motive eden harici ödüllere odaklanır, örneğin; güç, toprak veya daha iyi bir anlaşma şartı arzusu. Bu, hikayenin bir kısmını anlatır ancak bir toplumdaki bazı bireylerin çatışma durumlarına neden diğerlerinden daha fazla çekildiğini açıklamaz. Bu, özellikle bu ülkenin on yıllar süren savaşlarında muharebe deneyimi edinmiş milyonlarca insanla nasıl muhatap olacağımız düşünüldüğünde anlatılması gereken önemli bir hikayedir.
İki temel faktör bireylerin kavgayı tercih etmesinde, akademisyenlerin ve politika-yapıcıların dikkate aldığından, daha büyük rol oynar. İlk olarak, bazı bireyler basit bir ifadeyle, genetik yaradılışları itibariyle fiziksel saldırganlığa yatkındır. Açık olmak gerekirse herhangi bir şeyin “geninin” olduğunu iddia etmiyorum, asla da etmeyeceğim; özünde genetik pleiotropinin1 yapısına ihanet etmeye benzeyen bu derin yanlış anlaşılma, herhangi bir davranış üretmek için, uzun süren gelişmeye yönelik süreçlerin gidişatı vasıtasıyla birçok gen kombinasyonu ve çevresel etkileşim gerektirir. Bununla birlikte, büyük popülasyonlar üzerindeki belirli faktörlerin etkisini incelediğimizde, belirli genetik faktörlerin bireyler arasındaki değişimi nasıl açıkladığını görmeye başlayabiliriz. Bu açıdan saldırganlık, dirençli polimorfizmlerden biri düşük aktiviteli bir monoamin oksidaz (MAOA) formudur. Bu X kromozomunda bulunduğundan, erkekler eğer buna sahiplerse polimorfizmin etkilerini dışa vurmaya daha yatkındır. Bunun nedeni, erkeklerin bir X kromozomu varken, kadınların iki taneye sahip olması ve kadınlarda bu formun iki kopyasının bulunma durumu dışında (%12’den az bir olasılık) etkisinin seyrelmesidir.
Bununla birlikte durum sadece bir gene sahip olup olmamanız kadar basit değildir. Ancak eğer sahipseniz, çocukluğunuzda travmatik bir yaşam tecrübesi geçirip geçirmediğiniz önemlidir. Bu okulda mutlu olmadığınız anlamına gelmemektedir; babanızın hapse girmesi, annenizin ölmesi, kardeşinizin size tecavüz etmesi gibi travmatik olaylardan bahsediyoruz. Buna ek olarak diğer gelişme süreçleri hızla ilerlediğinden, eğer bu gibi olaylar ergenlik döneminde yaşanmışsa daha fazla önem taşımaktadır.
Bu neden önemlidir? Büyük ihtimalle bu çevresel olaylar, vücutta, tehditkar bir ortamda hayatta kalma ihtimalini artırmak amacıyla tasarlanmış mekanizmalara sinyal vererek harekete geçiren işaretleri sağladığı için önemlidir. Eğer çevre tehditkar değilse muhtemelen bunlara ihtiyacınız yoktur ve başınıza iş açabilirler. Üstelik böylesi bir saldırganlık rastgele ortaya çıkmamaktadır. Aksine, doğrudan provokasyon durumunda, bireylerin tehdit algıladığı ve düşmanca bir toplumsal durumda kaynaklarını güvenceye almak için mücadele etmek zorunda kalmasıyla ortaya çıkmaktadır. Başka bir deyişle; çevre, yeni yeni anlamaya başladığımız epigenetik ve gelişimsel süreçler yoluyla belirli gen dışavurumunun ekinleştirilmesine izin veren önemli ipuçları sağlamaktadır. Bununla birlikte, bu tür bireyler, askeriye gibi, kavganın yalnızca izin verilmekle kalmayıp teşvik de edildiği çevreleri tercih etmeye yatkınlık gösterebilirler.
Ayrıca, kavgaya bir kere dahil olan bir kişi, özellikle zafer durumunda, pek çok olumlu biyolojik takviye alabilir. Çoğunluğa göre testosteron ve adrenalin paradan daha iyi hissettirir. Aynı takviye unsurlarının farklı insanlara eşit derecede katkıda bulunduğunu varsayamayız. Ekonomistlerin dediği gibi bazı insanlar paraya değer verir ve maddi teşvikler, özellikle çevrelerinde başka değerler bulunmayan insanlar için önemlidir. Bazı insanlar statüye önem verir. Bazı insanlar ise, yeni anlamaya başladığımız nedenlerle, kavgaya önem verir.
Bu, şiddeti nasıl algıladığımız ve incelediğimiz konusunda bize ne anlatıyor? İlk olarak, insanların aynı şeyler tarafından ve aynı yollarla motive olduğunu varsaymamamız gerektiğini anlatıyor. Bu gayet aşikar görünebilir fakat akademisyenler, insanların para, bilgi, kurumlar veya pazarlık yoluyla benzer biçimde manipüle edildiğini varsayma eğilimindelerdir. İkinci olarak, herkesin diplomasi ve barışa eşit derecede kıymet vermediğini anlatıyor. Akademisyenler çocukluklarında da kavga etmeye yatkın olmadıklarından dolayı bunu tercih etmiyorlar, o zaman da zorbalığa uğramış ve kavgaları kaybetmişlerdi. Bunun sonucu olarak, diplomasi ve barışa orantısız bir şekilde değer verebilirler. Ancak dünyaya bakarsak çok fazla çatışma vardır ve bunların tümü adaletsizlik sonucunda ortaya çıkmaz. Bazı çatışmalar, çeşitli nedenlerle, kavga etmek zorunda olmayan lakin kavga etmek isteyen toplumlar arasındaki düşmanca ortamlarda ortaya çıkar.
İnsanoğlu pek çok ve farklı sebepler için kavga eder. Ama akademisyenler, herkesin aynı olmadığı ve herkesin aynı harici teşviklere aynı tepkiyi göstermediği gerçeğini kabul edene kadar, toplumdaki saldırganlığın ve şiddetin bütün kaynaklarını anlayamayız. Şiddet sıklığını azaltmak, böylelikle, bizim kimi insanların daha fazla çatışmayı daha azına tercih etmesine çevresel tetikleyicilerle birlikte genetiğin nasıl yol açtığını çözümleme yeteneğimize bağlıdır.