Kampanyalar genellikle protestolara göre hedeflerine ulaşma açısından çok daha başarılı olmaktadır. Peki protesto ile kampanya arasındaki temel fark nedir?Kampanyalar, bir hedef uğruna gerçekleştirilen eylemler bütünü olarak tanımlanabilirken, protestolar belirli bir olaya karşı tepki göstermek için gerçekleştirilen bir eylemdir. Protestolar tek seferde bir tepkinin dışa vurumu olarak karşımıza çıkarken, hareketler birden fazla protesto ve benzeri eylemi de kapsayan bir faaliyet planına sahiptir.
Çok büyük ve ses getiren protestoların bile hedeflerini gerçekleştirme ihtimali kampanyalara göre düşüktür. Bu durumun başlıca nedeni ise iktidarların uzun vadeli planlar yapmaları ve bu planları destekleyecek yeterli kaynaklara sahip olmasıdır. Büyük protestolar karşı çıktıları veya eleştirdikleri konuya dikkat çekmeyi başarsa dahi, karar alıcılar bu tepkilere karşı pozisyonlarını koruyacak kapasiteye sahip olmaları nedeniyle protestoların bir şekilde sona ermesini bekleyebilmekte veya gündemi değiştirerek protesto edilen konuyu hasır altı edebilmektedir. Yani protestolar, sürekliliğe ve çeşitliliğe sahip olmaması nedeniyle “tepkinin dile getirilmesi” açısından fayda sağlamakla birlikte, “bir şeylerin değiştirilmesi” açısından anlamlı bir fark yaratamamaktadır. Karar alıcılara baskı yaparak hedeflere ulaşılmasını sağlayacak şey ise uzun vadeli ve geniş tabanlı bir toplumsal hareket başlatmaktır. Bu noktada ise kampanyalar öne çıkmaktadır.
Kampanyalar, protestolardan farklı olarak daha örgütlü ve uzun vadelidir. Protestolar genellikle katılım sayısı açısından üstün olsa da, kampanyalar bu alandaki eksikliğini bireyler arasında daha sıkı bağlar kurarak ve uzun vadeli eylem planları sayesinde gidermekte ve böylelikle toplumsal bir hareket oluşturma ihtimalini artırmaktadır. Protestoların anlık bir tepki gösterisi şeklinde gerçekleşmesi nedeniyle, toplumsal harekete dönüşme ihtimali kampanyalara göre çok daha düşüktür. Ayrıca yarattığı toplumsal hareketlenme sayesinde bir kampanya başarısız olsa bile hareket içerisinde yer alan diğer aktörler sayesinde hedefe ulaşılmasını sağlayabilirken, protestolar için böyle bir durum söz konusu değildir.
Herhangi bir protestoya katılan bireyler, gösteri sona erdiğinde normal hayatlarına devam etmekte veya en iyi ihtimalle aynı konu ile ilgili düzenlenen bir kaç protestoya daha katıldıktan sonra umutsuzluğa kapılmaktadır. Özellikle protestolar çok yüksek katılımla birer gövde gösterisi gibi gerçekleştiği zaman bu durum daha da net görülmektedir. Protestoları düzenleyen kişiler, katılımcılara hedeflerine ulaşabilmeleri için gerekli yollar sunamamakta ve bu nedenle uzun vadeli bir hareketlenme oluşturamamaktadır. Özellikle küçük çaplı protestoların gerçek anlamda karar alıcıları etkileyecek baskıyı yaratma ihtimali oldukça düşüktür. Protestolara karşı bir iktidarın izleyebileceği en iyi yol, göz ardı ederek hareketin kendini tüketmesini beklemek bile olabilir.
Kampanyalar ise özellikle benzer hedeflere yönelik başka kampanyalara esin kaynağı olarak bir hareket yaratma şansına sahiptir. Protestoların tek seferlik gövde gösterilerinin aksine kampanyalar zamanla gücünü artırmaya ve uzun süreli eylemler yapmaya daha elverişlidir. Çok büyük protestolar bile çoğunlukla başarılı olamazken, kampanyaların hedeflerini gerçekleştirmede çok daha başarılı olmasının temel nedenlerinden biri de bu farktır.
Elbette bu durum protestoların tamamen gereksiz olduğu veya kullanılmaması gerektiği anlamına gelmemektedir. Burada amacım hareket liderlerinin, protestoların tek başına sınırlı ve geçici bir etkiye sahip olduğunu göz önüne alarak protestoların yanı sıra toplumsal hareketlenmeyi tetikleyecek çeşitli diğer araçları da planlarına dahil etmelerinin gerekliliğine vurgu yapmaktır. Özetle hedeflerini gerçekleştirmek isteyen muhalifler, en büyük protestoları düzenlemeye çabalamak yerine, eylemleri bir kampanya çatısı altında toplayarak uzun vadeli stratejilerle karar alıcılar üzerinde gerçek bir baskı oluşturmanın yollarını aramalıdır.