Gelişmişlik ve barış arasındaki bağlantılar sosyal bilim araştırmaları tarafından sıkıca desteklenmektedir.Ekonomik gelişmişliğin, kişi başına düşen milli gelir, ekonomik büyüme oranları, ticaret düzeyleri ve piyasa serbestliği de dahil tüm göstergeleri barışla önemli ölçüde ilişkilidir. Savaşın sebepleri üzerine yapılmış çalışmaların neredeyse tümü düşük gelir ve silahlı çatışma olasılığı arasında güçlü bir bağlantı bulmaktadır. Ekonomist Edward Miguel bu bağlantıyı “ekonomi literatüründeki en dirençli deneysel ilişkilerden biri’’ şeklinde tanımlamaktadır. Tüm diğer gösterge ve değerlerden bağımsız olarak düşük gelirle ölçülen yoksulluk ve iç çatışma tehlikesi güçlü ve istatistiksel olarak önemli bir ilişki içindedir.
Senelerdir bu konuya Paul Collier’dan daha ikna edici şekilde parmak basan biri olmamıştır. Collier ve çalışma arkadaşları, iç çatışmanın ciddi ölçüde en fakir ülkelere yoğunlaştığını göstermişlerdir. İç savaş riski işsizlik, yoksulluk ve genel anlamda gelişmişliğin eksikliğiyle güçlü bir şekilde bağlantılıdır. Herkesçe bilinen; “Çatışmanın temelindeki anahtar sebep ekonomik gelişmenin başarısızlığıdır.” sonucuna varmışlardır. Aynı zamanda tersini de savunurlar. Ekonomik büyüme oranının ve kişi başına düşen milli gelirin artırılması, silahlı çatışma riskini azaltmak için “atılabilecek en önemli tek adım” olabilir.
Savaş geriye gelişmektir. Ekonomik refahı baltalar ve gelir seviyesini düşürür. Savaş, Bob Dylan’ın “savaşın efendileri” olarak adlandırdığı bazılarına yarar sağlayabilir ancak çoğunluk için ekonomik sefalete neden olmaktadır. Savaş bir kere başladıktan sonra, Mary Kaldor’un New and Old Wars’ta bir “savaş ekonomisi” olarak adlandırdığı, durdurulması giderek zorlaşan fırsatçılar, diktatörler ve haydutlar için bir beslenme kanalı haline gelen, kendini idame ettiren bir sisteme dönüşmektedir.
Savaş, yaşam beklentisini düşürür, eğitim ve kamusal sağlık sistemlerini tahrip eder. Toplumsal dokuyu parçalar. 2011 Dünya Kalkınma Raporu, orta büyüklükte gelişmekte olan bir ülke için büyük bir iç savaşın maliyetinin 30 yıllık tipik bir büyümeye denk geldiğini hesaplamıştır. Ticaret düzeylerinin iyileşmesi 20 yıl sürmektedir. Çatışmanın olumsuz ekonomik etkisi, savaşan ülkelerin neden sık sık ölümcül bir çatışma tuzağına düştüğünü, bir iç savaşın en önemli mirasının başka bir savaş olduğunu açıklamaya yardım etmektedir.
Savaş ve yoksulluk arasındaki bağlantının bir de insani yüzü vardır. Bunu bu savaşlarda savaşan çoğunlukla genç erkeklerin kutsanmış bakışları ve kızgın parıltılarında görebiliriz. İsyancılar ve milis savaşçılarıyla yapılan anketler çoğu kişinin yoksulluk ve işsizlikle yönlendirildiğini doğrulamaktadır. Çocuk askerlerin büyük bir kısmı toplumların en fakir, eğitimin asgari düzeyde olduğu, en önemsizleştirilmiş bölümlerinden çekilip alınmaktadır.
Aslında düşük gelir ve çatışma riski arasındaki bağlantı fakirliğin savaşa neden olduğu anlamına gelmez. Aralarında otomatik bir bağlantı mevcut değildir. Zambiya ve Bangladeş gibi bazı fakir ülkelerin yakın zamanda bir iç savaş deneyimi olmamıştır. Hırvatistan ve Sırbistan gibi diğer orta gelir düzeyindeki ülkelerin ise acı savaş deneyimleri olmuştur. Silahlı çatışmayla en sıkı bağlantısı olan şey tek başına yoksulluk değil, genel bir ekonomik kalkınma eksikliğidir. Toplumlar sosyal ve ekonomik konumlarında bir düşüş deneyimi yaşadığında ve sahip oldukları ile bekledikleri ya da hak ettiklerini hissettikleri şeyler arasında adaletsiz bir zıtlık algıladığında, fakirlik ve fırsat yoksunluğu en yıkıcı şeyler haline gelmektedir.
İsyanlara ya da terörist hareketlere öncülük yapanların çoğu fakir değildir. Araştırmalar, militan liderlerinin daha avantajlı bir sosyo-ekonomik geçmişten gelme ve temsil ettiklerini iddia ettikleri insanlardan daha yüksek eğitim düzeyine sahip olma eğiliminde olduklarını göstermektedir. Alan Krueger’ın Hizbullah militanları hakkında yapmış olduğu analiz, bu modelin iyi bilinen çalışmalarından bir tanesidir.
İsyan gruplarının liderleri fakirlikle ilgili kişisel bir deneyime sahip olmayabilir ama toplumlarında ve sosyal kimlik gruplarında var olan zulme ve az gelişmişliğe ilişkin genel koşullara tepki gösterir ve bunları değiştirmeye çalışırlar. Kendilerini adaletsizliğe karşı savaş veren öncü birliğin bir parçası olarak görürler. Bu terörizm için bir gerekçe değildir ama bazılarının neden bunun gerekli olduğu konusunda kandırılmış olabileceğini açıklamaya yardımcı olmaktadır.
Franches Stewart ve çalışma arkadaşlarının da göstermiş olduğu gibi özellikle sosyal gruplar arasındaki varlık ve gücün yatay farklılıkları büyük önem teşkil etmektedir. Araştırmalar, sosyal kimlik grupları siyasi güçten dışlandığında ve göreceli varlıkları diğer grupların açık ara altında olduğunda çatışma riskinin çok büyük olduğunu göstermektedir. Siyasal anlamda dışlanma ve önemli ekonomik farklılıklar iç çatışma olasılığını arttırmaktadır.
Savaşın zararlarının üstesinden gelebilmek için bütünleşik bir barışın inşası ve gelişme stratejileri gerekmektedir. Bir yaklaşım olmadan diğeri çalışmaz. Stratejik barış inşası, şiddetli çatışmanın karmaşık zorluklarını ele almak için birçok çabayı bir araya getirmek anlamına gelmektedir. Bu (Strateji ç.n.) Ulusal geliri artıran ve politik ve ekonomik eşitsizlikleri azaltan sosyal ve ekonomik yatırımlarla diplomasi, diyalog ve uzlaşma programlarını bir araya getirmeyi gerektirir. Diplomasi, diyalog ve uzlaşma programlarının ulusal geliri arttıran ve siyasi, ekonomik eşitsizlikleri azaltacak ekonomik yatırımlarla birleştirilmesini gerektirir.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.