Eşitsizlik Güncellemesi: Gelir Büyüdüğünde Kim Kazanır?

07/04/2017
Çev. 08/05/2017
Pavlina R. Tcherneva

Birleşik Devletlerdeki büyüme giderek artan bir şekilde gelir eşitsizliğine yol açıyor. Bu eğilimdeki dikkat çekici bozulma ekonomik iyileşmelerin gelir artışının büyük kısmını en zengin ABD hane halklarına dağıtılmaya başlandığı 1980’lerde başladı. Bu politika notu orijinal eşitsizlik grafiğimi (şekil 1) en yeni verilerle güncel hale getirmektedir.  (daha önceki tartışmalar için, bkz. Irwin 2014 ve Tcherneva 2014a, 2014b.)

Bu grafik, savaş sonrası genişlemenin yanı sıra ekonominin büyümesiyle birlikte hane halklarının yüzde 90’ının bu büyümeden küçüldükçe küçülen bir pay aldığını gösteriyor. Payları azalmış olsa da, hane halklarının çoğunluğu 70’li yıllara kadar gelir artışının büyük kısmını elinde tutmuştu. 80’li yıllardan başlayarak bu eğilim kayda değer bir şekilde tersine dönüyor: Ekonomi durgunluklardan kurtulduğunda, gelir artışı içindeki aslan payı ailelerin en varlıklı yüzde 10’una gidiyor. Özellikle, 2001-7 yıllarındaki toparlanma, hane halklarının alttaki yüzde 90’ı için hemen hemen hiçbir gelir artışı sağlamadı ve, 2008 büyük finans krizini takip eden iyileştirmelerin ilk yıllarındaki genişleme boyunca gelirleri düşmeye devam etti, büyümenin tüm avantajları en zengin yüzde 10’a verildi. Benzer bir eğilim hane halklarının yüzde 99’u ve en üst yüzde 1’i incelediğinde de gözlemlenmektedir (Ayrıntılar ve iş döngüsü verilerinin tamamı için bkz: Tcherneva 2015).

Aşağıdaki rakamlar, hane halkının taban yüzde 90’ı ile üst yüzde 10’u ve taban yüzde 99’u ile ilk yüzde 1’i arasında ortalama gelir artışının (sermaye kazançları olsun ya da olmasın) dağılımına bakarak bu analizi en son verilerle (2015’e kadar) güncellemektedir.

Ortalama gelir artışının, sermaye kazanımı olsun olmasın ailelerin yüzde 90’ı ile yüzde 10’u arasında dağılımını göz önüne alarak, az miktarda değişme yaşandığını buldum.  (Şekil 2 ve 3).

Bir farklılık, hane halklarının yüzde 90’ı için ortalama reel gelirin artık daralmadığıdır. 2014 ve 2015 yıllarında nihayet iyileşmeye başladı. Bununla birlikte, bu aileler tarihsel olarak hâlâ büyümenin küçük bir bölümünü ele geçiriyorlar -sadece yüzde 18 ile yüzde 22 arasında. Büyüyen ekonomi, en zengin ailelere en fazla faydayı sağlamaya devam ediyor.

Hane halklarının en iyi yüzde 10’u oldukça heterojen bir grup olduğundan (bakınız Tablo 1), ortalama gelir büyümesinin yüzde 99’un altındaki en düşük yüzde 1 ile en üst yüzde 1 arasında dağılımını hesaba katıyorum (Şekil 4 ve 5).

Bu grupta gelir büyük ölçüde farklılık göstermektedir. Gelir sağlayanlarının yüzde 0,01’inin ortalama geliri, bütünün yüzde 10’unu oluşturanların 100 katından daha fazladır. Buna ek olarak, sermaye kazanç gelirleri en üst noktada çok yoğunlaşıyor: hane halkının en üstteki yüzde 1’i için ortalama reel gelirin yüzde 22’sini, alttaki yüzde 99’u ise yalnızca yüzde 3’ünü (gösterilmiyor) oluşturuyor. Fakat sermaye kazançları, 0,01’lik kesimin ortalama reel gelirinin yüzde 40’ını oluşturuyor. Çünkü veriler, yıllık vergi beyannameleri ile toplandığından, sermaye kazançlarının hesaplanması biraz kusurlu. Bunun nedeni, zenginlerin sermaye kazançlarını ne zaman hayata geçirecekleri ve rapor edeceği konusunda takdir yetkilerinin olmasıdır. Farklı vergi kanunu değişikliklerine bağlı olarak, sermaye kazanç verileri yıldan yıla tutarsız olabilir. Örneğin, hane halkının en zengin yüzde 2’si için çeşitli sermaye kazançları ve temettüye (ç.n.kâr payı) hak kazanan vergi indirimlerinin 2013’te süresinin dolması nedeniyle 2012 yılında beyan etmeleri  2013 tahminlerinin “çok düşük” gelmesine neden olmuştur. (Saez 2015; detaylar için, bkz: Tcherneva 2015)

Bununla birlikte, sermaye kazancı, hane halklarının en zengin yüzde 1’inin gelirinin önemli bir bileşenidir ve gelir eşitsizliğini kötüleştirmektedir (Şekil 4). Ancak dışarıda bırakıldıklarında bile, gelir dağılımında belirgin erozyon görülebilir (Şekil 5).

Şekil 4 ve 5, alt yüzde 99’un  gelirlerinin (sermaye kazançları olsun veya olmasın) alt yüzde 90’ın altındakilerin gelirlerinden daha sağlam bir şekilde telafi edildiğini göstermektedir(şekil 2 ve 3); bu da, gelişmelerin öncelikle hane halklarının en zengin yüzde 9’unda yoğunlaştığı anlamına geliyor. Gelir artışlarındaki payları sermaye kazançları içerip içermemesine bağlı olarak yüzde 30 veya 38dir.

Son olarak, Şekil 6, gelirin farklı iş periyotları boyunca nasıl dağıldığını (zirveden zirveye, yani, hem kasılmaları hem açılımları dahil ederek) göstermektedir. Hâlâ içerisinde olduğumuz son periyoda ait veriler tamamlanmadı. Grafik, mevcut periyotta, tüm gruplar için elde edilen gelirin 2007’deki önceki zirvesinden hala düşük olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte, bu kayıp büyük oranda hane halklarının alt yüzde 90’ı tarafından karşılanmaktadır.

Özetle, 80’li yıllarda ortaya çıkan ve giderek artan gelir eşitsizliğini sağlayan büyüme modeli hayatta ve iyi durumda. Yükselen gelgit artık teknelerin çoğunu kaldırmıyor. Bunun yerine, kazançların çoğunluğu nüfusun çok küçük bir kesimine gidiyor.

Başka bir yerde tartıştığım gibi, bu büyüme modeli ne kazara ne de kaçınılmazdır. Özellikle de istikrarsız bir ekonomiyi istikrara kavuşturmak ve ekonomik büyümeyi teşvik etmek için kullanılan makroekonomik yöntemlerdeki değişim, politika tasarımının bir yan ürünüdür. Bu eğilimleri nasıl tersine çevirebileceğimiz konusunda bazı olasılıkları sıraladım:

Tam istihdamın peşinden koşan bir politika yönlendirmesi ve iyi ücretler; zeminin kaldırılması ve ortanın doldurulması, ortak refahın sağlanması için uzun bir yol kat edebilir.

Politika çözümleri için eşitsizliğe sadece vergi sisteminden baktığımızda bulmacanın daha önemli bir parçasını gözden kaçırıyoruz. Daha adil bir kapitalizm çeşitliliğine geri dönmek, geriye dönük vergi indirimlerinden daha fazlasını gerektirir; finans sektörüne dayalı bir politikadan kalma işgücü politikalarının canlandırılması ve modernize edilmesini gerektirir. Vergi yapısını tek başına yeniden tasarlamak işe yaramaz. Üst marjinal vergi oranlarının agresif olarak artması gelirlerdeki düşüşü azaltacak ve böylece gelir dağılımını artıracaktır, ancak alt ve orta gelirlerin en üst seviyedeki gelirlerden daha hızlı olmasını sağlamak için adımlar atılıncaya kadar daha kapsamlı bir ilerleme kaydedilmeyecektir. Bu, politikanın ücret artışlarını verimlilik artışlarıyla ilişkilendiren, makul bir ücret karşılığı iyi çalışmayı öncelikli kılan, öz sermaye taahhütlerini yerine getiren, kıyaslanabilir değer politikalarını yeniden gözden geçiren bir mekanizma da dahil olmak üzere, emek piyasalarına yeniden odaklanarak ve  daha da önemlisi herkes için geçinmeye yetecek maaşlı etkin bir istihdam güvenliği uygulayarak başarılabilir. Bunlar, (1) insanların büyük çoğunluğunun gelirlerinin ekonomik genişleme dönemlerinde küçülmek yerine büyümesini ve (2) büyümenin kazanımlarının çoğunun ailelerin çoğuna gitmesini sağlayacak politikalardır. (Tcherneva 2015, 7)

Not

1.    Analiz, vergi ve transfer öncesi gerçek ortalama piyasa gelirini rapor eden Piketty ve Saez verilerine (2003, güncellenen 2016) dayanıyor. Piyasa geliri; ücret ve maaşları, girişim gelirini, temettüleri, faiz gelirini ve sermaye kazançlarını içerir.

Referanslar





Irwin, N. 2014. “The Benefits of Economic Expansions Are Increasingly Going to the Richest Americans.” The New York Times, September 26. 
Piketty, T., and E. Saez. 2003. “Income Inequality in the United States, 1913–1998.” Quarterly Journal of Economics 118, no. 1 (February): 1–39. (Tables and Figures updated to 2015 in Excel format, June 2016.) 
Saez, E. 2015. “Striking It Richer: The Evolution of Top Incomes in the United States.” (Updated with 2013 preliminary estimates.) Berkeley: University of California. January.
Tcherneva, P. R. 2014a. “Reorienting Fiscal Policy: A BottomUp Approach.” Journal of Post Keynesian Economics 37, no. 1 (December): 43–66.
———. 2014b. Growth for Whom? One-Pager No. 47. Annandale-on-Hudson, N.Y.: Levy Economics Institute of Bard College. October.
———. 2015. When a Rising Tide Sinks Most Boats: Trends in US Income Inequality. Policy Note 2015/4. Annandale-onHudson, N.Y.: Levy Economics Institute of Bard College. March.
Avatar photo

Sahra Işıkdemir

Gazi Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğrencisi

SONRAKİ GÖNDERİ

Neden doğru adamlar kazanır? Son seçimlerin sürpriz şekilde muhafazakar sonuçlarına bir bakış

ÖNCEKİ GÖNDERİ

İran Devrimi ABD Başkanlık Seçimi Hakkında Bizlere Neler Öğretebilir?

Ekonomi Politik

Çin’in Neden Olduğu Bir Kaynak Laneti?

Çin’in yürüttüğü diplomasi politikaları, kaynaklar bakımından zengin olan ülkelerdeki insan hakları problemlerini kötüleştiriyor mu? Venezüella’yı düşünün. Venezüella, dünyadaki en büyük petrol kaynaklarının birinin üzerinde oturuyor. İhracat kaynaklı kazancının nerdeyse tamamı petrolden geliyor…

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR