Brexit, İrlanda ve Kuzey İrlanda

30/06/2017
Çev. 11/09/2017
Etain Tannam

Avrupa Birliğinden ayrılmak için yapılan Brexit referandumu, 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana Avrupa’daki ve kuruluşundan itibaren İrlanda’daki en büyük krizlerden birini oluşturdu. Kuzey İrlanda’da, çoğunluk (seçmenlerin %55,7’si ve Katoliklerin %85’i) Avrupa Birliği’nde kalınması yönünde oylarını kullandı. Avrupa Birliği kurtarma paketi ve kemer sıkma politikası ile uğraşmayı henüz bitirmiş İrlandalı kamu görevlileri ve politikacılar için, Brexit büyük bir ekonomik ve politik meydan okumadır.

İlk olarak, Birleşik Krallık’ın ve İrlanda’nın 1974’te Avrupa Birliği’ne üyeliğinden itibaren İrlanda ticareti oldukça çeşitlendirilmiş olsa da İrlanda zirai gıda ihracatının %41’ini halen Birleşik Krallığa gerçekleştirmektedir; böylece, İrlanda, Birleşik Krallık’ın beşinci büyük ihracat pazarıdır. Zorlu Brexit, Birleşik Krallık’ın Gümrük Birliği’nden ayrılması vasıtasıyla, ticaret gelirinin ve ekonomik büyümenin kötü etkileneceği anlamına geliyor. Devamında, sınır ötesi ticaret mutlak veriler ışığında Kuzey İrlanda ve İrlanda arasında az olmasına rağmen, İrlanda sınırının her iki yanında yaşayan topluluklar yerel ticarete oldukça bağımlıdır. Ayrıca, Avrupa Birliği, Avrupa Birliği bölgesel fon ve Barış paketleri aracılığıyla söz konusu topluluklara önemli miktarlarda finansal yardım sağlamaktadır (1994’ten beri).

İkinci olarak, Brexit bir takım politik zorluklara delalettir. Avrupa Birliği, ideolojik farklılıklarına rağmen, Kuzey İrlandalı birlikçi ve milliyetçi politikacılara, tarım fonları ve AB fonları gibi ortak çıkarlar için birlikte lobi oluşturmaları amacıyla tarafsız bir çerçeve oluşturmuştur. Böylelikle, AB barış sürecine katkıda bulunmakla itibar kazanmıştır ve bu Kuzey İrlanda’ya barış getiren Hayırlı Cuma Anlaşması’nın (GFA) 2. bölümünde açıkça belirtilmiştir. Tony Blair, Birleşik Krallık eski Başbakanı ve GFA’nın baş müzakerecilerinden biri, yakın dönemde Brexit’i takiben GFA’nın değiştirilmesi gerekeceğini savundu.

Üçüncü olarak, İrlanda Hükümeti için, Avrupa Birliği’ndeki politik tercihlerinin, Birleşik Krallık’ın politik tercihleri ile yakından alakalı olmasından dolayı ilave bir diplomatik sorun vardır. Bu nedenle, katı bir Brexit İrlanda’nın kilit bir pazarlık müttefiki kaybedeceği anlamına gelmekle birlikte, aynı zamanda, AB ortaklarını desteklemek için dikkatli olmalı ve çıkış görüşmelerinde Birleşik Krallık ile taraf tuttuğu görülmemelidir. Ülke içinde, Fine Gael liderliğindeki İrlanda Hükümeti milliyetçi Sinn Fein’e yönelik herhangi bir destek artışından kaynaklanan dengeleyici bir harekette bulunmaya da çalışıyor. Aslında, Haziran 2016 Brexit sonucunun hemen ardından, Sinn Fein İrlanda’nın bütünlüğü üzerinden ‘‘sınır oylaması’’ çağrısında bulundu ve akabinde isteği Fianna Fail takip etti.

Son fakat önemli noktalardan bir tanesi de Brexit’in Kuzey İrlanda’daki barışa olumsuz etkileridir. İskoç Ulusal Partisi’nin (SNP) yükselişi ve İskoçya’nın AB’de kalma yönündeki oyları, Kuzey İrlanda’da birleşik bir İrlanda için milliyetçi talepleri arttırabilir. Sınır oylaması çağrılarını seferber ederek Brexit, Kuzey İrlanda’da istikrarsızlık oluşturur ve birlikçiler arasında güvensizliği arttırır , -kısacası geçtiğimiz on yılın ilerlemesinin çoğunu potansiyel olarak tersine döndürebilir.

Şükürler olsun ki, buna rağmen, bu kadar kasvetli bir senaryoya aykırı bazı durumlar da vardır. Örneğin, geçtiğimiz yıl boyunca İrlanda hükümetinin lobicilik çabaları, AB’nin İrlanda ve Kuzey İrlanda’yı ilk üç pazarlık önceliği arasında listeleme kararına katkıda bulundu. Dahası, Avrupa Komisyonu öncülüğündeki Brexit müzakerecisi Michel Barnier, Dail Eireann’a (İrlanda Meclisi) son söylevinde, İrlanda’nın AB’nin tam desteğini aldığını belirtti.

Britanya-İrlanda ilişkisinin 1970’lerde olduğundan çok daha güçlü ve çok daha kurumsallaştığına dikkat etmek de önemlidir. Britanya ve İrlanda resmi yetkilileri Brexit’in etkilerini tartışmak için sık sık bir araya geldiler ve Birleşik Krallık Başbakanı, Theresa May, Aralık 2016’daki 12-noktalı Brexit planında Kuzey İrlanda’ya öncelik verdi. Brexit’in sonuçları ne olursa olsun, umut şudur ki, bu hareket her iki hükümet de bunun önemini ön planda tutmaya devam ederlerse, Britanya-İrlanda ilişkilerine önemli ölçüde zarar vermemelidir.

Yukarıdaki uyarılar Brexit’in hem İrlanda hem de Kuzey İrlanda için etkileri hakkında biraz daha parlak bir resim oluşturur. Bununla birlikte, anahtar konu Brexit’in bilinmeyen ve istenmeyen sonuçlarının varlığıdır. Mart ayında 50. madde başlatıldığından beri müzakerelere ödünsüz başlanması göz önünde tutulduğunda, bir gümrük birliği üzerinde anlaşma sağlanıp sağlanamayacağı bilinmiyor- pek çokları bunun pek mümkün olmadığını söylüyor. Ayrıca Birleşik Krallık hükümeti karmaşık ve çok sayıda AB pazarlık meselesiyle karşı karşıya kalsa da kalmasa da Kuzey İrlanda’ya öncelik vermeye devam edecek ve Britanya-İrlanda ilişkileri soru işareti olarak kalmaya devam edecektir. Kısaca, AB, İrlanda ve Kuzey İrlanda’nın vaziyetinden gayet tabii haberdardır ve son pazarlık sonuçlarında onlar için bir istisna yapması kuvvetle muhtemeldir. Gerçi, Brexit’in yarattığı siyasi ve ekonomik belirsizlik, önümüzdeki aylarda Brexit müzakereleri ilerledikçe Britanya-İrlanda ilişkilerinde zararlı bir kayma ihtimalini ortaya koymaktadır.

Abdullah Özdil

Gazi Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğrencisi

SONRAKİ GÖNDERİ

Realistler, İdealistliklerini Kontrol Etmeli Mi?

ÖNCEKİ GÖNDERİ

Taahhüt Sorunları ve Önleyici Savaş

Siyaset Bilimi

Realistler, İdealistliklerini Kontrol Etmeli Mi?

Bu yazıda, akademisyenlerin Amerikan ulusal çıkarlarına ilişkin varsayımlarının sorgulandığı ve bu varsayımların kamu yararına nasıl fayda sağlayacağı konusundaki değerlendirmeleri ele alınmaktadır. Özellikle Trump yönetimi bağlamında, "ulusal çıkarların" korunması ile kamu yararının özdeşleştirilmesi…

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR